29 Aralık 2017
Sayı: KB 2017/50

Saldırı furyası 2018’de de sürecek
Dinci-gerici iktidarın 2017 yılı icraatları
Tek tip elbise dayatmasına karşı tutsaklarla dayanışmaya
Kimin için kamu düzeni ve güvenliği?
Kalkınma Ajansları gerçeği - 2
Taşerona “kadro” düzenlemesi yasalaştı
TOMİS Genel Kurulu Sonuç Bildirgesi
2017’de işçi ve emekçi eylemleri
2017 işçi sınıfı için sert bir mücadele yılı oldu!
İstanbul’da ihraçlara karşı direniş 45. haftasında
OHAL’iniz de KHK’larınız da düzeninizi kurtaramayacak!
Taşeron işçileri olarak AKP’nin yalanlarına kanmayacağız!
Büyük madenci yürüyüşünün 27. yılı
Patrona kreş teşviği, işçiye aldatmaca
‘İstanbul gençlik meclisi’ kurultay gündemiyle toplandı
Güney Kürdistan’da protesto gösterileri
“Sıradan insanların, sıradan insanlarla birlikte sıradan insanlar için yaptığı devrim”
Katil devlet suçunu gizlemeyecek kadar pişkin
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Sıradan insanların, sıradan insanlarla birlikte sıradan insanlar için yaptığı devrim…”

 

Başlıktaki sözler 59. yılını kutladığımız Küba Devrimi’nin lideri Fidel Castro’ya ait. Fidel Castro’nun siyasal yaşamı üniversite öğrencisi olduğu dönemde başlar. Üniversite yaşamının daha ilk yılında Dominik diktatörünü devirmeye yönelik sonuçta başarısız kalan bir hazırlığa, ikinci yılında ise uluslararası bir öğrenci etkinliği kapsamında rastlantı olarak bulunduğu Kolombiya’nın başkenti Bogota’daki halk ayaklanmasına katılır. Dönemin öğrenci hareketi içinde, güçlü bir öğrenci lideri olarak öne çıkar. Ancak o dönemde bir marksist, hatta devrimci bile değildir. Castro o dönem yoğun yurtsever duygulara sahip bir demokrattı. Burjuva demokrat bir bakışa sahip bir partinin sol kanat mensubuydu.

Dönemin Küba’sı halkın büyük bir yoksulluk içinde yaşadığı ve dibine kadar yolsuzluk, çürümüşlük ve yozlaşmaya batmış hükümete karşı öfkenin mayalandığı bir ülkeydi. Yaklaşan seçimlerde herkes Fidel Castro’nun da mensubu olduğu reformist muhalefetin kazanacağını düşünürken, mevcut hükümetten daha da Amerikancı olan Batista darbesi gerçekleşir. Batista darbesinin ardından sürecin getirdiği bir zorunluluk olarak radikalleşen Fidel Castro, tüm siyasi partilerin ve üniversitelerin kapatılması ve anayasal hakların askıya alınması üzerine Raul Castro ile birlikte “Movimiento (Hareket)” adlı yeraltı yapılanmasını kurar.

Toplumların devrimler tarihinde bazı yenilgiler, bir zafer kadar olumlu sonuçlar doğurabilmiştir. Lenin, 1905 Devrimi’ne ilişkin, “1905’te yenilmeseydik, 1917’de kazanamazdık” diyerek, bu durumu somut bir olgu üzerinden açıklamıştır. Küba’da da 26 Temmuz 1953 tarihinde ülkenin doğusunda yer alan Moncada Kışlası’na, Movimiento tarafından bir baskın düzenlenir. Bu baskın askeri açıdan başarısızlıkla sonuçlansa da yarattığı etki bir zafer değerindedir. Bu eylem halkta geniş bir karşılık bulmuş, politik etkisi büyük olmuştur. Batista rejiminin buna yanıtı ise daha ağır baskı koşulları olmuştur. Ancak bu ağır baskı ve gericilik ortamı kitlelerin devrime ve devrimcilere olan sempatisini ve mücadele azmini körüklemekten başka bir işe yaramamıştır.

Bu eylemin ardından tutuklanan Fidel Castro’nun mahkeme savunması Küba Devrimi’nin ilk aşamasının programı oldu. 26 Temmuz baskınını savunan Castro, amaçlarını şöyle anlatıyordu: Toprak yoksul köylülere dağıtılacaktı, fabrikalarda kârın yüzde 30’u işçilere verilecekti ve haksız kazanç ürünü zenginliklere el konulacaktı.

Bir süre hapiste kaldıktan sonra genel afla çıkan Fidel Castro Meksika’ya geçer. Orada Che ile karşılaştıktan sonra birlikte gerilla hareketinin çekirdeğini oluştururlar. Küba’ya dönen gerillalar özellikle yoksul köylülerden destek görüyorlardı. Burada gerilla hareketine kadınların da belirli bir düzeyde katıldığını vurgulamak gerekir. Devrimler tarihinde, tarihin kaydetmediği meçhul kadın kahramanlardan biri olan Celia Sanchez ve onun kadın komando birliğini burada anmak yerinde olur.

Bunun yanı sıra kent muhalefeti ile de bağlar güçlendiriliyordu. Gerilla hareketi giderek güçlenir ve etki alanını genişletirken, Batista rejimi de baskı politikalarını yoğunlaştırıyordu. Ancak onun bu politikaları yıkılmaya mahkûm olan bir diktatörün son çırpınışlarından başka bir şey değildi. İki yıllık bir gerilla savaşının ardından, adını Moncada Baskını’ndan alan 26 Temmuz Hareketi başarıya ulaştı. 1959 yılının Ocak ayında, ABD’nin zaten uzun bir süredir gözden çıkardığı Batista ülkeden kaçtı.

Ancak Batista’nın kaçışı henüz devrimin muzaffer olduğu anlamına gelmiyordu. Nitekim Fidel Castro da bunu, “Diktatörlük, son haftalar zarfında kendisine indirilen darbeler altında yıkılmıştır; fakat buna rağmen onun düşüşü devrimin başarısı anlamına gelmez” diyerek ifade etmiştir. Gerçekten de ABD, bir askeri darbe ile olayların gidişini kontrol altına almak ve devrimin zaferini boşa çıkarmak hazırlığındaydı. Bu tehlike karşısında Castro’nun çağrısı üzerine, zaten parçalanmış olan kurulu düzenin askeri aygıtı tümden felce uğratılır ve ülke genelindeki militan kitle gösterileri, genel grevle birleştirilir. Bu hamleyle gerilla taktiğine dayalı öncü savaşı ile ilerleyen devrim sürecinde emekçi kitleler nihayet aktif bir biçimde devrimci sürece çekilir.

Küba Devrimi’nin ilk aşamasını başlatan Moncada Baskını ise ikinci aşamasına sıçratan da Tarım Reformu’dur. Moncada Programı düzenin temellerine dokunmayan, egemen sınıfları alaşağı etmeye niyetlenmeyen, ulusal-demokratik mahiyette bir programdı. Dolayısıyla bu program sınırlarını koruduğu müddetçe ABD emperyalizmi ve Küba oligarşisini doğrudan tehdit etmiyordu. Zira örneğin ilk olarak uygulanan yasadışı yollardan elde edilen zenginliklere el konulması, iktidarları süresince her türlü yolsuzluk, rüşvet ve hırsızlığı yapmış bulunan Batista çetesiyle hesaplaşıyordu. Ancak Tarım Reformu, tarım arazilerinin yüzde 70’i yabancıların elinde bulunan, şeker sanayisi ABD’nin tekelinde olan Küba’da, hem ABD emperyalizminin hem de işbirlikçi toprak sahiplerinin çıkarlarını doğrudan hedef alıyordu. Bu süreci Che şöyle anlatıyordu:

Kapitalist yarı-sömürgeci üstyapı dokunulmamış olarak kalmıştı. Bu üstyapıyı yıkmak ve yeni toplumumuzu yeni temeller üzerinde kurmak zorundaydık. Hükümetin mali kuruluşları geleceğin hainlerinin elindeydi. Bu hainler, daha o zamanlarda, devrimci süreç içinde siyasetlerini sessiz ve derinden yürütüyorlardı. Burjuvazinin parasal süreçlerde kullandığı teknikler konusunda bildiklerini uygulayarak, gelişimimizi sürekli biçimde engelliyor(lardı). Bu yapıyı değiştirmek zorundaydık. Bunu yapmaya başladık, fakat elimizde hiçbir plan yoktu, önerilen bir plan da yoktu. Başında Fidel Castro’nun bulunduğu devrimci grup ilk önce Tarım Reformu Yasasını çıkardı. … Tarım Reformu Yasası’nın müthiş bir silah olduğu ortaya çıktı, sınıf savaşına dönüştü ve Küba Devrimi’ni doruğa yükseltti. Pek çoğu ABD vatandaşı olan büyük toprak sahipleri, hemen Tarım Reformu Yasası’nı sabote etmeye giriştiler. Devrimci hayatımızda birçok kez önümüze çıkan bir alternatif karşısındaydık. Bir kere başladığında artık durdurulması güç bir süreç içerisindeydik. Geriye dönmek daha tehlikeliydi, çünkü bu devrimin ölümü anlamına geliyordu. Böyle bir seçim karşısında ne yapılabilirdi? Tüm olası yollar arasında en doğru ve en tehlikesiz olanı, durmadan ilerlemekti. Biz zaten ilerlemenin içinde, bulunduğumuzdan daha hızlı ilerlemeyi seçtik. Burjuva anlamında tarım reformu olarak düşünmüş olduğumuz ve toprağın yoksul köylüye verilmesi demek olan çalışmamız şiddetli bir mücadeleye dönüştü. Bu mücadele sırasında Küba’daki büyük latifundistlerin tüm toprakları hiçbir karşılık beklenmeksizin müsadere edildi.” (Sosyalizmin Kuruluşuna Doğru, Yar Yayınları, s. 212-213)

Tarım Reformu’nun da uygulanmasının ardından ABD devrim düşmanı karakterini daha açıktan sergilemeye başladı. İlk somut saldırı ise 1961’deki Domuzlar Körfezi Harekâtı idi. 3 gün süren çatışmalar Küba halkının direnişi sayesinde püskürtüldü.

Küba Devrimi çeşitli zaaf ve eksikliklerine rağmen 59 yıldır varlığını sürdürüyor. Kendisini çevreleyen emperyalist-kapitalist barbarlığa ve ABD emperyalizminin tüm saldırılarına karşı direnen Küba halkı devrimin kazanımlarını savunmaya devam ediyor.

Dünya halklarına kan kusturan ABD’nin dibinde başka bir dünyayı yaratmaya çalışan Küba halkı ile devrimin önderlerini de bu vesileyle bir kez daha selamlıyoruz.

Y. Leyla

Yararlanılan kaynaklar:

- Büyük bir devrimcinin ardından… / I (tkip.org)

- Fidel Castro ve Küba Devrimi… / II (tkip.org)

 
§